Peki neden yazıyorum? Yazıyorum çünkü canım sıkılıyor. Ayrıca, Allah inandırsın ama yazabiliyorum. Nihai olarak da yazıyor eğleniyorum. Buzağı altında saman aramaya ne gerek var? Siz de okuyup eğleniyorsanız neyi irdeliyorsunuz? Üzümünü yiyin, çekirdeğini çiğneyip yutun, lütfen. Çok kurcalamayın.. Metabolizmanızı bozarsınız. Ne gerek var?


16 Ocak 2012 Pazartesi

Aşk hayatımızı derinden etkileyen diziler nelerdir?

Gelmişsiniz 35+'lara halen biz niye bekarız diye soruyor musunuz?

Hayır size sormuyorum. Geçen hafta buluştuğum arkadaşlarıma sorduğum soruyu yineliyorum..

X kuşağında daha bir kez bile evlenmemiş bir sürü adam varken Y kuşağı evli barklı hale nasıl geldi birden diye konuşuyorken felsefi bir aydınlanma yaşadık da.

Söz konusu Y kuşağının 90 ve 2000lerde izlediği dizilerde aşk meşk evlenip zırt diye çoccuk yapmak çok ama çok sık rastlanan bir konuydu. Y'den sonra ve Z'den önce gelen ara kuşakda (neydi bunların kuşağının adı? hatırlatıverin biriniz) ise durum daha da vahimdi.. Aşk meşk olmadan çocuk yapıp, hem üniversite bitirdiler, hem iş kadını oldular, hem cart hem curt.. İnanılır gibi değil..

Biz büyürken ise oynayan diziler -her ne kadar fenomenal (bu ne be?!? böyle bir kelime var mı gerçekten??) olsalar da- uzun süreli ve üzeri kapalı flörtlerle dolu bir türlü adı konmamış ve neticeye varmamış gönül ilişkisi içeriyordu ki bizim X kuşağının -kadın ya da erkek- ciddi bir taahhüt altına bir türlü girememe sebebinin asıl nedeni de budur bence..

Kaçınız "Muhteşem İkili" isimli harika diziyi hatırlıyor??

Hmm yaşlarınız ortaya çıkmaya başladı hanımlar beyler :)))

Yurt dışında "Remington Steele" adıyla yayınlanan dizi biz de henüz Star kanalı bile kurulmadan önce TRT'de yayınlanırdı. Dizi de kadın olduğu için dedektiflik şirketine müşteri çekmekte zorlanan Laura Holt bir pazarlama tekniği kullanımına başvurup şirketiyle aynı adı taşıyan özel dedektif rolünü yapacak bir aktörü işe alır. Olayları Laura çözer, Remington genelde ayağına bağ olur ama olsun müşteriler gelir, hizmet alır, memnun kalır, peşin para öder, çark da dönerdi..

Remington şakacıydı, haylazdı, flörtöz ve vurdumduymaz, vur patlasın çal oynasıncı yakışıklı bir adamdı ama bir o kadar da duyarlı ve anlayışlıdır fekat bunu göstermek yerine gizlemeyi tercih ederdi (nedeeeen yarabbim neden???).

Laura ise onun aksine ciddi, işine odaklı, kararlı, hayatı yaşamayı erteleyen bir kadındı. Remington rolünde mükemmel ötesi insan Pierce Brosnan vardı. Gencecik.. Ter-ü taze.. Çıtır çıtır :))
O zamanlar erkeklerde kabarık saç modaydı. Kadınlar vatka kullanmaya yeni başlamışlardı. Ve bıyık nihayet demode olmuştu..

Peki sürekli birbirleriyle didişen, sürekli olarak üstü kapalı flört eden, birbirini diğerlerinden kıskanan ve bunu farkettirmemek için umursamaz görünen bu çifte en son ne olmuştu hatırlayanınız var mı?

Yok. Değil mi?

Ben söyleyeyim: Şirketin ismini değiştirip Laura'nın hak ettiği tüm takdirleri alabilmesi için Remington Steele gerçekleri açıklıyor ve ayrılıp gidiyordu. Sonra dönüyordu gerçi.. Ama ne yapmaya dönüyor ondan emin değilim.. Yine de bir öpüş koklaş oluyordu finalde..

- Peki elinizde başka kanıt var mı avukat hanım?

- Olmaz mı tonton hakimim. Hulusim Kentmenim.. Savunma ikinci tanığını çağırıyor.

"Zorlu İkili" (nedendir bilinmez başrolde 2 ana karakterin olduğu her film ya da dizinin adı 'bilmem ne ikili'dir Türkiye'de :D) dizisinden Dempsey ve Makepeace ikilisi.

Amerikanya'da polis olan Dempsey -hatırladığım kadarıyla- disiplinsizlik suçuyla İngiltere'ye exchange police (var mı böyle bir şey yahu??) olarak gönderilir.

Scotland Yard'ın gözü kara, kendi sarışın, sıkı feminist olan kadın polislerinden ismi bir porno yıldızını çağrıştıran Makepeace ile ortak olarak Londra sokaklarında koşturup dururlar.

Makepeace, kendinden oldukça emin, ukela, soğuk nevalenin tekidir. Dempsey ise İngiltere'de bir Amerikanyalı olmasının verdiği karizmayla havalı bir magirüs gibidir. Şakacı, vurdumduymaz, çapkın, flörtöz, gayri ciddi bir adamdır.

(Düşünün dizinin orjinalinde biri amerikan, diğeri ingiliz aksanı ile konuşuyorlardı. Tadından yenmez.. Zıtların çekimi..)

Dizi finalinde ne oluyordu peki? Kavuşuyorlardı kavuşmasına ama Dempsey mafya tarafından vuruluyordu, ölümcül bir şekilde yaralanıyordu. Makepeace nevalesini bu bile ısıtamıyordu (sonradan öğrendik ki kadın oyuncu Hollandalıymış meğer.. Herşey yerli yerine oturdu bu bilgi ışığında tabi:p).

Ve geldik tüm zamanların en şahane dizisine...

TV dizilerini kökten değiştiren fenomen: MOONLIGHTING.. ya da bizdeki adıyla MAVİ AY!!!!!

Benim şahsi tarihimde beni en çok etkileyen karakter Elisabeth Taylor'ın oynadığı Hırçın Kate karakteri sonrasında, Cybil Shepherd'ın canlandırdığı karakter Maddie Hayes olmuştur.

Bu David Addison rolündeki Bruce Willlis'e sulu zırtlak aşık olmam sebebiyle mi oldu, yoksa David Addison gibi laubali, ele avuca sığmaz bir adamı ancak Maddie Hayes gibi oturaklı, ciddi, kararlı ve fekat ne yazık ki şaşkın bir kadın dengelediği için mi bilmem..

Ama annemin bizi 1989 senesinde bir cuma akşamı için götürmek istediği açık havadaki Paco de Lucia konseri saatleri dizinin saatleri ile çakışıyor diye ufak çapta bir inme geçirip nefes alamaz hale gelip yemeden içmeden kesildiğim ve bunun sonucunda annemin - muhtemelen içinden oldukça sayıp söverek- beni ve kardeşimi eve bırakıp anneanneme çay içmeye gittiği ve bu yüzden konseri kaçırdığı düşünülecek olursa ergen ruh halimin ciddiyeti netlik kazanacaktır, kanısındayım.
Bırakalım beni de; hanginiz bana Maddie'nin kasığına kadar yırtmaçlı rengarenk ipek-krep elbise ve eteklerinin altına giydiği spor ayakkabıları hatırlamadığını söyleyebilir?

Ya da David'in meşhur kalpli boxer donunu unutan oldu mu? Bugün ülkemizde üstü şekilli boxer donlar halen satılıyorsa bunun sebebi David Addison'dır.

Ve bütün bir X kuşağı; ilk flört etmeye başladığı dönemden bu yana kedi fare tadında flört edip de beyin sersemi olduysa, dahası 30'larının ortasını çoktan geçtiği halde ne istediğine, kimi istediğine, neyi beklediğine, ne beklediğine bir türlü karar veremeyip de halen bekar kaldı ise bunun başlıca suçlusu Mavi Ay Dedektiflik sahibi Maddie Hayes ve ortağı David Addison'dır!!!

- Davacıyım hakim bey! Kayıtlara geçsin!

- Reddedildi. Avukat hanım siz evlisiniz!

- Ben arkadaşlarım için davacıyım hakim bey..

Ve son olarak... The Beauty and the Beast. Aslan adam Vincent ve aslan saç kesimini moda yapan kadın Linda Hamilton'ın oynadığı gazeteci Catherine.
Şimdi burada elimizi vicdanımıza koyup şunu kabul etmeliyiz: Bu çiftin işi gerçekten zordu.

Yani biri zaten yarı aslan.. Daha ne olsun?

Yer altında yaşıyor. Eski püskü kaftanlar giyiyor.
(Hmm bu durumda Mutteşem Sülüman'ın giydiği kaftan tasarımları Tudors'dan, Tudors'larınki Aslan adamdan alınmışsa Hogwarts Büyücülük Okulu hocalarının kaftanı ne renk olur?)

Şimdi bunlar en başında ilişkilerini sahiplenmiş olsalar dahi bir türlü tam birlikte olamayan bir çift olarak kaldılar. Neden mi? Dikkatli okumuyor musunuz arkadaşlar?? Adam aslan yahu!! Nedeni niyesi mi var?? Gece yarısı midesi kazınsa lüp diye yutar yanındakini.. Tövbe tövbe...

Gerçi, Catherine arasıra gelip Vincent ile entellektüel sohbetin ve klasik müziğin doruklarda olduğu mum ışıklı, kırmızı şaraplı geceler geçirdi yer altı tünellerinde. Vincent da gecenin bir köründe, Catherine'nin evinin teras balkonunda bitiverdi onu uyurken seyretmek için. (Hah bu da ayrı mevzu zaten.. Aslan adam mı yoksa Örümcek adam mı bu Vincent?? Koskoca binaya diklemesine nasıl tırmanıyor aslansa?? Bizim bilmediğimiz ne gibi başka genetik deformasyon özellikleri var?)

Tüm bu adını saydığım diziler içinde gerçek bir ilişki içinde olan tek çift onlardı. Ama onların da sonu pişmiş tavuktan beter oldu: Dizinin sonunda Vincent ile Catherine'nin bir oğulları (nasıl yani?? nası olabilir?? ama yok artık naaayırrr!!!!) oldu, Catherine Vincent'ın düşmanlarınca öldürüldü, Vincent mecnûn oldu, falan filan..
Sen büyürken seyret bunca içinden çıkmaz diziyi, nihayete ermeyen flörtleri, erdiğinde dizi bitsin sonrasında ne oluyor göreme öğreneme, bir araya gelenlerde ilişkiyi yüzlerine gözlerine bulaştırsınlar üstelik. Sen de kukumav kuşu gibi oturmuş sor "bizim kuşak neden halâ bekar?" diye..
Bekarsın çünkü gelişme çağında aşk ve ilişki modeli olarak aldığın örnekler yukarıda.. Daha ne olacaktı??
Ama şükret sen yine de..
'Y kuşağı' ya da 'Y'den sonra Z'den önce kuşağı' gibi olabilirdin... Mazallah!!! Halin o zaman nice olurdu?? Bir düşün.. Anlayamazsan tekrar konuşalım..

2 yorum:

  1. Sırf bunlar mı? O zamanlardaki gençlik ve komedi dizilerini de atlamayalım. Charles İş Başında mesela... Kuzen Balki, Cheers, Saved By The Bell, kara Şimşek, MacGayver... Hepsi bekarlığa övgü gibiydi. Evlilik gibi mefhumlar bir Cosby Show'da vardı sanırım. Örümcek Adam demişken hangi çizgi roman kahramanı evli ve çocukludur? Kızılmaske bile zor zar yıllar sonra evlenebildi. Bizim gibi 80'lerde çocukluğunu ve ilk gençliğini geçirenler için çizgi roman kahramanları da önemli bir rol modeldir.

    YanıtlaSil
  2. Çok doğru bir bakış açısı.. Red Kit'in hayatında da Daltonlar'dan başka kim vardı ki? Düldül ve Rintintin.. Tenten bekardı (gerçi sonradan gay diye söylenti çıktı ama orasını bilemem.. Tabloid basını bu..) Süperman platonik şizofren bir ilişki içindeydi Louis Lane ile. Ha bu arada, acaba Kızılmaske karısıylayken maskesini çıkarıyor muydu acaba? Yıllardır hep bunu merak ederim :))))

    YanıtlaSil